Kayıtlar

Aralık, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

esere isim bulamadık, gereği de yok

Resim
yazamadığım birkaç satır, susturamadığım arsız türkçesi dilimin. söz gelimi gidişinden bahsetmek sevgilinin ve biraz kanayan yanlarından yaraların ağrısı geceyi ağırtarak ağlayan neşteri düşmüş tırnaklarım. biten cümlelerin ardından alınan birkaç nefes ve yine bitenlerin ardından alınan ders söyle hangi yoklamanın kaçağındadır farz hangi aldatan almış başına aklını hangi aldanan kaç düşmüş en az. beni bırak beni duy, yalnız anlamayı sözde bıraktığın artık yemek ben kendimi tabağın kenarında sıyırmış içimde bir savaşı veren çatal bıçak. oturup yıkandım kaç bayram çocukların avuçlarından öptüğüm saf, yüzü ahına bulanmış nasır sarması günahların söyleyin kaç gecedir takıldı aklınıza harman olup tıkanan nefesim, nefsini öldüremeyenlerden sebep ! ah nasıl titredi ellerim öldürdüm dişlerimden akan mezarlığı artık kimsenin arkasından konuşamayacak kadar suskunum kimse de kimsenin yüzüne karşı sahici değil konuşurken.

ölüm üzerine meseleler VI

Resim
Ve şimdi maksadını aştığım, dolu görünsün diye aksedilen bir kaç kağıt parçasından sesleniyorum size. Sanırım geride bir kaç izmarit, yıkanmayı bekleyen şarap dipli bardaklar ve raflardan masaya düşmüş açılmamış paket cipsleri. Yoksulluğum düşüncelerimle ölçülür ancak, fikri bile olmayan insanların zenginliği benim alt katımda gerçekleşir. Öyle uzun maceraları konu alan bir seyahatname olmayacak. Öyle ipek yolu adı kadar masum da değil. Farzedilen yanlarından bakıp, aklınıza çizilen bir yaşam biçiminde dünyası her gördüğünüz insanın. Çünkü gerçekler ve gerçek denilen şey insanın kendidir. Her insanın gerçeği birbirinin yalanı, yanlışı, eksikliğidir. Bugün öyle pek laf arasında çalan bir telefon sıkışıklığında bırakılmış dolu restoran tabakları kıvamında birşey olmayacak gidişler. Bomboş, tamda insanların üşütmeyen bir serinliğinde gecenin sokaklardaki sessiz tutkulu, eğlenceli, eve dönüş hayallerinin olmadığını varsaydığı bir boşluk. Belki park halindeki arabalar kadar