ölüm üzerine meseleler I
- belki bir özneye aç cümleler kusuyorum, belki bir acile yetiştirmeye çalıştığım ambulans.
beni unut baba. o düşen dişlerin sabaha kül kediciliği oynayacağı çağı atlattık çoktan.
bilirim kirli ellerle tutulmaz nimet, ama ekmeği getiren işçi ellerinden öptüm sabah.
çocukluğumun sana olan bunaltıcı özleminde yorucu ve yıpratıcı zamanın ağırlığını söküp aldığım sırtından, döktüm yüzüne boğucu gençlik yaşamımın.
çok özür dilerim. bir zamanlar hayatımdaki sıfatını Allah'a yakıştırıp gece yarılarındaki yaşlarımdan terk ettiğim seni, sıyrılıp sığınarak Allah'a baba dedim.
çok özür dilerim. avuçlarıma sıkıştırdığın kuruşlardan hayatımı tek kuruşa ima edemedim. bir mana da bulamadım. hayırsız ve sade yaşam örgüsünde o kadar renkli hataları nasıl giyindim bilmiyorum.
çok özür dilerim. öptüğüm kadınların terli vücutlarından. boynundan dökülen her bir ateşin evlatlarından tek tek özür dilerim. kimi sıcak zamanlarda döktüğümüz korkulu soğuk suların, geceyi boyadığı maviden gören gözlerimizden toparlandığımız kan kırmızı.
beni affet anne.
hayatımın acısını yaşadığın günün, pişmanlığını yaşıyorum bugün. böyle olmamalıydı dediklerimin haricinde bir sizleri sevdim. saygısız ve hadsiz kuşanmış ses tellerimle, bazı vakitler ağladım.
ağladım, müfredat gereği.
ellerinden kınalı yemek kokularını döktüğüm kaşıklar, ben öyle cahildim ki aklıma gelmedi - şuan dilime de varmıyor söylemek.- .
hali hazırda hiçbir şeye cesareti konduramadığım kuşları kaçırdım, alalece. koşarken döktüğüm şaraplar
sabah ezanında döküldü yerlere.
sanırım bir gelinciği avladım, tarih tetiğinde sıkışıp kalan kurşun'da. affedin mahallenin çocuklarına.
kafam, avuçlarınızın içindeki çizgiler kadar.
kafam, her biriniz.
-rızaçelik
Yorumlar
Yorum Gönder