affet dedim,anne.
sabah iki kere uyandım uykudan
güneşine rüzgar çarpan saçları arasından
biraz kızgınca yere düşen batımı günün
dudaklarının burnunla birleşen tan yerinde yolun
yürüyen nefes
adımlarını içime çekerek ilerliyorum boynundaki karanlığa.
anne dedim, doğur beni içindeki sevginden
yeniden
yine sevmekle başlayacak ya bu hayat
yine bir acı geçecek ya şu derin denizden
yine serçelere bir boyun bükmek kurumuş ekmek verirken
sana ihanet edip inanmak başka sevgilere
bel bağlamak
yapraklarını söküp ağacın, yaralarını örter gibi dilekler sarmak
anne, dedim iyiyim.
ki annem bilir yüzünün gözüme kılıç geçmişini
çünkü gözleri dolar insanın gözüne kaçanlardan
gözünden düşenler acıtmaz o kadar
çünkü alışkınız gözümüzün önünden geçip gidenlere
çünkü hepimiz biliriz izlemenin doyumsuz keyfini
sıra gelinceye kadar bize.
gün dökülür duvardan
gün biraz ağarır,ağrır
ben alkolü yüksek intiharlara sarhoş beslerim
anne, dedim kitle kapıları
kokun çıkmasın dışarı
bir günah keçisini affederken kesilir gibi başı
affet beni
ayaklarına serilmiş masa örtüsü mübarekliğin
cenneti ben utangançlığın pembe renginde görüyorum senin gözlerinde.
anne dedim, tuttuğum notlardan eksik imtihanlarım var
ve lüzumsuz imkanlar düşerken yerinden
lüzumsuz ihtiyaçlar sahiplenerek büyüyorum elinde.
affet beni
senin sevgini kör bir yanına işlemiş içim
gözüm gördüğü onun elleri
karşıdan karşıya geçerken
önce ona
sonra ona
yine
hep ona değmiş sözlerim ki
ben sana dokunamamışım
sendeki hayatın dökülen saçları, nasıl beklemiş ellerimi
onu anladım.
anne dedim,
beni affet.
Çok istedim içeri gelmeni,
toprağın soğuk ve içi his kokusu yağmurlardan sinmiş
eve gel dedim anneme.
annem sessiz sedasız,
annem beni cevapsız,
annem beni yalnız,
annem "bıraktı." diyemedim kendime.
sen de annem gibiydin diyerek bir cenazeyi daha kaldıramadım kendimden.
affet dedim,anne.
-rızaçelik
güneşine rüzgar çarpan saçları arasından
biraz kızgınca yere düşen batımı günün
dudaklarının burnunla birleşen tan yerinde yolun
yürüyen nefes
adımlarını içime çekerek ilerliyorum boynundaki karanlığa.
anne dedim, doğur beni içindeki sevginden
yeniden
yine sevmekle başlayacak ya bu hayat
yine bir acı geçecek ya şu derin denizden
yine serçelere bir boyun bükmek kurumuş ekmek verirken
sana ihanet edip inanmak başka sevgilere
bel bağlamak
yapraklarını söküp ağacın, yaralarını örter gibi dilekler sarmak
anne, dedim iyiyim.
ki annem bilir yüzünün gözüme kılıç geçmişini
çünkü gözleri dolar insanın gözüne kaçanlardan
gözünden düşenler acıtmaz o kadar
çünkü alışkınız gözümüzün önünden geçip gidenlere
çünkü hepimiz biliriz izlemenin doyumsuz keyfini
sıra gelinceye kadar bize.
gün dökülür duvardan
gün biraz ağarır,ağrır
ben alkolü yüksek intiharlara sarhoş beslerim
anne, dedim kitle kapıları
kokun çıkmasın dışarı
bir günah keçisini affederken kesilir gibi başı
affet beni
ayaklarına serilmiş masa örtüsü mübarekliğin
cenneti ben utangançlığın pembe renginde görüyorum senin gözlerinde.
anne dedim, tuttuğum notlardan eksik imtihanlarım var
ve lüzumsuz imkanlar düşerken yerinden
lüzumsuz ihtiyaçlar sahiplenerek büyüyorum elinde.
affet beni
senin sevgini kör bir yanına işlemiş içim
gözüm gördüğü onun elleri
karşıdan karşıya geçerken
önce ona
sonra ona
yine
hep ona değmiş sözlerim ki
ben sana dokunamamışım
sendeki hayatın dökülen saçları, nasıl beklemiş ellerimi
onu anladım.
anne dedim,
beni affet.
Çok istedim içeri gelmeni,
toprağın soğuk ve içi his kokusu yağmurlardan sinmiş
eve gel dedim anneme.
annem sessiz sedasız,
annem beni cevapsız,
annem beni yalnız,
annem "bıraktı." diyemedim kendime.
sen de annem gibiydin diyerek bir cenazeyi daha kaldıramadım kendimden.
affet dedim,anne.
-rızaçelik
Yorumlar
Yorum Gönder