bu böyle bir günün ağırlığı

aklıma adının çarpışında
açığa çıkmaya hazırlığı anda  batan kötülükler.
gülümsedim,
topluluğa anlamsız ifadeyle
bunu bir sen tanımlarsın ancak.
öyle soytarılığı edinmeden
gayet
usulca koydum karşıma tek kareni..
güneşin her tonunu barındıran tenin
saçlarından dökülen herhangi ışık
burnundan akan ırmaklarda yüzen, gözbebeklerim
tanrım,
boynundaki bir kurdelenin ağırlanda yaşlanmak
öyle sık boğaz etmişliği olmadan
sıcağında soğuklara germek göğsümü
hem sana da asılı kalmak biraz
incitmeden.
vesikalık tadında saçlarında birleşen
bir koyu göğün aydınlığı sonra
etraf kalabalıkmış
havası nemliymiş
deniz dalgalıymışta
herşey kendince,
senden gayrısına haberim yokken.
bu böyle bir günün ağırlığı Fatih Sultan Mehmet,
bir kolların,
bir de o getirir iki yakamızı bir araya.
martılar o yana bu yana,
banklardaki gölge kavgaları sessiz,içten içe
su satabilme kinleri çocukların,
ah nasılda içli ağaç kovukları.
adının aklıma çarpışında bir kazanın
ölen tüm kötülüklerin cesetlerini bırakıp
usulca geçtim gittim aralarından.
artık kimler masasında misafirsem
yanımdaki varlığından
yoldaşım diye bahsediyorum.

Rıza Çelik 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Göklerden inen bir yaralı vardır

Ne olur bana biraz sen lazm

Trifolium İncarnatum Ölümü